Gönderi

Soul Hackers 2

Sanırım Devil Summoner: Soul Hackers, Megami Tensei serisi oyunları arasında en az oynanmış oyunlardan biridir. Nintendo 3DS’e bir remaster sürümü çıkmasına rağmen özünde halen 97 yılına ait bir Sega Saturn dungeon crawler oyunu olması sebebiyle pek talep görmüyor. Ayrıca 3DS’te SMT IV-IVA, Devil Survivor 1-2, Strange Journey, Persona Q 1-2 gibi oyunların olması sebebiyle oynanacaksa da backlog’ta ileriye atılıyor kendisi.

Bazı eksiklikleri, harcanmış potansiyeli olsa da Soul Hackers; 90’lar dönemi cyberpunk atmosferi, oyunun müzikleri, Nemissa -Nemissa’yı beğenmeyeni döverim-, GUMP -Gun Type COMP- tasarımı pipimi kaldıran, sonuç olarak benim hoşlandığım bir oyun olmuştu. Ama dediğim gibi ne çok bilinen bir yan oyundu, ne de çok tutmuştu…

Bu tarz sebeplerden dolayı, şubat ayının ortalarındaki bir pazartesi günü Twitter’da oyun haberlerine bakayım yeni bir Soul Hackers sitesi ve duyurusu görmeyi beklemiyorsun. Hele hele SMT V çıkalı 3-4 ay geçmişken ve milletin Persona’nın 25.yıldönümü sebebiyle yeni oyun ve/veya port beklerken ki bir dönemde bunu hiç de hiç beklemiyorsun.

İlk gördüğümde aklıma remake veya remaster ihtimali gelmişti. Ancak onda “Aion” muhabbeti falan yoktu. Yeni bir oyun olmalıydı bu. Ama Soul Hackers’ın hikayesi bitmişti, herhangi bir şekilde devamı getirilemezdi. O halde Devil Survivor 2 gibi sadece Devil Survivor’ın temasını kullanan, belki birkaç referansta bulunan ama hikaye olarak bir önceki oyun ile zerre alakası bulunmayan bir oyun olacaktı.

İlk duyurunun geldiği Pazartesi gününden itibaren Cuma gününe -Cuma günü oyun duyurulacaktı, gene duyuru duyurusu yapıyor bunlar- kadar Youtube üzerinden canlı yayınlar yapılmıştı. Canlı yayınlar bok gibiydi, 3 tane ekran görüntüsü göreyim diye 1 saat canlı yayında bekledik, ama bir yanda da ayrı bir zevki de vardı şimdi. Neyse, bu canlı yayınlarda bazı sorular sorulurken -İşte Law mı seçersiniz yoksa Chaos alignment’mı tarzı- arada bir de kriptik ekran görüntüleri gösteriyorlardı. Benim dikkatimi çeken unsur, arka planda çalan müzikti. Çok hoşuma gitmekle beraber adı “Soul Hackers …” olacak bir oyundan synthwave tarzı falan beklerken zerre böyle bir müzik beklemiyordum. Bunu ana seri SMT oyununa falan koy, sırıtmaz. Ayrıca bir yerden tanıdık geliyor lan bu diyorum ama çıkaramıyorum. Neyse, ertesi gün -Salı- biri dedi ki “Abi, bu Aion maion muhabbetini geçen SMT: Liberation Dx2’de işlediler, mobil oyun olmasın bu?” Fanlar olarak başımıza kaynar sular döküldü. Ulan SEGA, bir mobil oyun neyine yetmiyordu ki ikincisini çıkartıyordun!? Ertesi gün yani çarşamba günkü canlı yayından sonra başka biri çıkıp dedi ki “Abiler, bakın, şu dakikadaki şu karede PlayStation butonları var, mobil oyun falan değil lan bu”. Sen ne diyorsun usta dedik! Gerçekten o kadar yıl sonra yeni bir SMT spin-off oyununu görecek miydik? Ve cuma gününe geldiğimizde 1.5 saatlik daha uzun bir canlı yayınla beraber sonunda “Soul Hackers 2”‘yi duyurdu Atlus.

Ne yalan söyleyeyim ilk düşüncem Bandai Namco’dan çıkma sıradan bir anime oyunu olduğu yönündeydi. Ama ana karakter tasarımı -Tamam, Kaneko ustanın tarzını tercih ederim ama bu da fena değildi sanki- gibi birkaç şey de çok hoşuma gitti. Ayrıca hem ana karakter konuşuyor -konuştuğu öğrenince beni kazandı direkt, çünkü ana seri dışındaki spin-off oyunlarda ana karakterin konuşmasını tercih ederim- hem de kadın. Sonuçta bakılınca bir Megami Tensei oyunu bu da, ben de ölüsü yeter kafasında olan birisiyim. Cep telefonu oyunlarına bile girişmeyi düşünüyorum. -GMODE da beni duydu getirmeye başladı ufaktan- Ayrıca DS’teki Devil Survivor 2’den beri yepyeni bir SMT spin-off’u çıkıyor hemi de 6 ay sonra, hayır diyecek halim yok tabii ki. Getir hocam, getir getir dedim aç bir vaziyette. Oyun 6 ay sonra çıktı ve beğenmeyenler, yakınanlar bir tık fazlaydı. Ayrıca Ekim’de de Persona 5’in bütün platformlara geleceği duyurulunca Soul Hackers 2 unutulup gitti ve indirim oranlarından da fark edeceğiniz üzere pek satmadı. BEN UNUTMADIM AMA! Oynayacağım ben bunu ve muhtemelen sevip geleceğim dedim. Bakalım bakalım, gerçekten sevmiş miyim?

Ringo-Sequence-Start Sequence Start!

Bu ‘elma’ bana göz kırpıyor

Hikayenin başını kısaca bir özetleyeyim: Aion, dünyanın dijital ağlarında toplanan verilerden doğan, insan zekasını aşan ve insanların dünyasını gözlemleyen bir varlıktır. İnsanların dünyasına karışmamakta bu yüzden de tarafsızdır. Ancak Aion insan ırkının ve dünyanın yok olacağına dair bir felaket öngörmüştür. Aion “tarafsızlıkta bir yere kadar lan” deyip insanların dünyasına doğrudan müdahalede bulunmaya karar verir. Kendi varlığından Ringo ve Figue isimli iki insansı varlık ayrıştırıp bu ikisinden bu felaketi engellemelerini ister. Aion’un verdiği ilk ipucu ise Onda Ichiro isimli bir mühendisin ve Arrow isimli bir Yatagarasu -arkaplanda Japonya’yı doğaüstü tehlikelere karşı koruyan uluslarüstü bir örgüt- için çalışan bir Devil Summoner’ın ölümlerinin bu felakete giden aşamayı hızlandırdığıdır. Ringo ve Figue başlangıç olarak bu iki insanın güvenliğin sağlanması için harekete geçerler.

Ama maalesef hem Ringo hem de Figue olay yerine vardıklarında iş işten geçmiş, hem Onda Ichiro hem de Arrow hayatını kaybetmiştir. Ancak anahtar nokta, Onda Ichiro birkaç saat önce ölmüş iken Arrow’ın durumunda ise geçen zaman birkaç dakikadır. Ringo, “Soul Hack”‘i kullanarak Arrow’un henüz arşa yükselmemiş ruhunu tutup “sana erken bilet kesmişler, daha vaktin gelmedi” deyip vücuduna geri sokar.

First Soul Hack Soul Hack yapan Soul Hacker Ringo

Arrow’u hayata döndürmeyi başardıktan sonra onun Yatagarasu için çalışan bir Devil Summoner olduğunu ve Ringo’nun bahsettiği felaketin arkasında muhtemelen Phantom Society isimli Yatagarasu ile çatışan başka bir Devil Summoner örgütünün olduğundan bahseder. Bir süreliğine Arrow’u takip etmeye karar veren Ringo, Phantom Society tarafından hain ilan edilen Milady isimli bir Devil Summoner’ın ve freelancer olarak çalışan Saizo isimli başka bir Devil Summoner’ın, Phantom Society tarafından öldürülmesine rastlayıp bu iki kişiye de “Soul Hack” yaparak ikisini de başarılı şekilde hayata geri döndürmeyi başarır. Milady ve Saizo’dan öğrendiğine göre Phantom Society, sayıları 5 olan ve Covenant adındaki kişiye gizli güçler bahşeden enerji varlıklarını toplayıp “The Great One” (Japonca ‘Oinaru Sonzai’) adındaki varlığı çağırıp dünyanın yok olmasını amaçlamaktadır. Hem Milady ve hem de Saizo Covenant sahipleri iken öldürüldüklerinde Covenant’ları Phantom Society’nin lideri Iron Mask tarafından ele geçirilmiştir. Aion’un öngördüğü felaketin bu olduğuna emin olan Ringo ve Figue ve yanlarında bir arkadaşına verdiği sözü unutan bir Yatagarasu ajanı olan Arrow, Phantom Society için çalışmasına rağmen hain edilen Milady, ve “Elmacık, sevdiğim kız Phantom Society için çalışıyor, onu korumam gerek, ayrıca beni öldürdüklerine pişman edeceğim onları” diyen Saizo ile geri kalan Covenant sahiplerini bir şekilde Phantom Society’den önce bulup güvenliği sağlamak ve bu felaketi engellemek için hazırlığa geçerler.

Devil summon’layamayan Devil Summoner mı olur kardeşim?!

Ringo’nun “Soul Hack”den kaynaklandığını düşündüğü bir yan etkiden dolayı Arrow, Milady ve Saizo kendi COMP’larından kendi demon’larını summon’layamıyorlar. Napıcaz ya la biz derken Ringo, bunu çözene kadar mecbur Aion soslu summon’lama ile idare edeceksiniz der. Ne mi oluyor o, demon’ları summon’lamadan onların yeteneklerini COMP aracılığı ile kullanmaya biz Aion soslu summon’lama diyoruz.

Arrow, not a devil summoner Devil Summonlama Programı’na güncelleme gelmiştir ondandır yahu

Bu sistemin Persona 1 ve 2’ye benzerliği bulunmakla beraber ben biraz daha Digital Devil Saga tadı aldım. Her bir karakterin yatkın olduğu bir element -Ringo elektriğe, Arrow buza gibi gibi- olmakla beraber bütün partinin kullandığı demon’ları değiştirebildiğiniz, isterseniz herkesi sadece fiziksel saldırılar kullanacak şekilde donatabildiğiniz için Persona 1-2’ye göre daha fazla Digital Devil Saga tadı aldım ben.

Oynanışa geçecek olursak geleneksel Megami Tensei oynanışı. SMT 3 ve sonrasındaki ana seri SMT oyunlarındaki Press Turn sistemi veya Persona’daki One More sistemi bu oyunda yok. Ancak SMT1-2 ve Soul Hackers’taki klasik sisteme ek olarak Sabbath adı verilen bir ek geliştirme getirilmiş. Her bir demon’ın zayıf noktasına hasar verdiğiniz an stack sayacınız +1 artıyor. Kendi takım arkadaşlarınız turları bitince Ringo, stack’daki sayı kadar demon’ı COMP’dan çıkartıp bütün düşmanlara hasar veren bir saldırı gerçekleştiriyor. Persona’daki “All-Out Attack” gibi düşünebilirsiniz, sadece bunu düşmanın zayıflığını vurduğunuz her tur gerçekleştirebiliyorsunuz. Nasıl Press Turn’de kendinize daha fazla tur sayısı edinmeye ve düşmanın tur sayısını azaltmaya çalışıyorsanız, Sabbath’ta da tur sonuna kadar stack’e çok sayıda demon eklemeye çalışıyorsunuz. Stack’e ne kadar demon eklenirse yapılan saldırı o kadar güçlü oluyor. Ayrıca Sabbath sırasında bazı demon’ların “Tandem” adı verilen yeteneklerini kullanarak fazladan hasar verebiliyor veya HP’yi yenileyebiliyorsunuz.

Arayüz Persona 5’e benzer bir şema kullansa da Soul Hackers 2’nin savaş arayüzü hem temiz hem de şık duruyor

İlk başta her tur sonunda Ringo’nun Sabbath gerçekleştirmesi biraz tuhafınıza gitsede oyunda ilerledikçe bu sisteme alışıyorsunuz. Ayrıca düşmanların HP’si veya yeteneklerin MP’si gibi bazı detaylar normale göre bir tık fazla olduğundan bu sistemi kullanmaya teşvik ediliyorsunuz. Her tur animasyon sıkmaz mı peki diyenler için ise animasyonu geçebiliyorsunuz, dert olmuyor o. Ek olarak Soul Matrix’de ilerledikçe takım arkadaşlarınıza yeni yetenekler, zayıflığa vurulduğunda veya kritik vurunca Stack’e 1 yerine 2 demon ekleme gibi gibi, kazanabiliyorsunuz. Aynı zamanda Ringo’nun “Commander Skill”leri ile birlikte Stack sayacını daha hızlı artırma veya Sabbath saldırısını sadece tek bir düşmana odaklama gibi ek yetenekler de mevcut. Sistem olarak Press Turn’u daha çok tercih etsem de bu oyun için Sabbath gayet de güzel çalışan bir sistem olmuş.

Sabbath Mothman, çekil Yatagarasu’nun önünden

Commander Skills Ringo’nun Commander Skill’lerini oyundan bayağı kullanıyorsunuz. Yer yer kıçımı kurtardıkları bile oldu

Ne demek siz gemi nakliye bölgesini dungeon diye okutursunuz(!)

Şunu bir aradan çıkartalım: Oyunu oynamadan önce okuduğum bazı yazılarda insanlar dungeon’ların çok sıkıcı, sıradan olduğundan yakınıyordu. Millet iyi ki bi Persona 5 oynadı anasını satayım. Serinin önceki oyunlarında dungeon’lar vs. nasıldı falan diye hiç sorgulamadan aynı şeyi bekliyorlar ki bunu SMTV çıktığında “Persona 5 but without a heart” şeklinde yazılarla gördük. Daha akılda kalıcı dungeon’lar bulunmakla beraber Megami Tensei serisi, Persona 5’e kadar hiçbir zaman dungeon’ları ile öne çıkan bir seri olmadı. Soul Hackers’da gidiyorsun Algon Software binasına giriyorsun, gidiyorsun çip fabrikasına giriyorsun, gidiyorsun avm’nin deposuna giriyorsun, gidiyorsun astronomi müzesine giriyorsun, gidiyorsun Paradigm X’te tablo içine giriyorsun (tamam bu farklı ama VR’da giriyorsun şimdi). O yüzden dungeon’lar gerçek olan yapılar, binalar gibi gibi yerlerden oluşuyor. O yüzden mekan olarak dungeon’larda bir sıkıntı yok.

Shipping District Oyunun ilk dungeon’ı olan Shipping District’teki şu şehir manzarası hoşuma gidiyor

Ama sıkıntılı olan başka bir nokta var ki o da dungeon çeşitliliği. Oyunda -Soul Matrix de dahil (bir sonraki bölümde değineceğim Soul Matrix’e)- toplam 5 farklı dungeon var. (Örneğin oyunun ilk dungeon’ı olan Shipping District’in hem doğu hem de batı kısmı ayrı birer dungeon ama tasarım olarak birebir aynı oldukları için tek bir dungeon olarak ele alıyorum) Bu Megami Tensei standartlarında bile aşırı düşük bir rakam. Aşırı lineer bir oyun olan Digital Devil Saga 2‘de bile bu rakam 9. Son dungeon hariç diğer bütün dungeon’larda aynı müziğin çalması da bu durumu hiç iyileştirmiyor. Son dungeon’a iki farklı müzik yapmışlar en azından ki o dungeon görünüş olarak falan da gayet hoşlandığım bir dungeon idi.

Karakucho Görgü tanığı Majima Goro’nın ifadesine göre etrafta bir Black Frost görülmüş. Nerede ola ki acaba?

Her neyse kısacası benim dungeon’larla -DLC dungeon’ı hariç- ilgili bir sıkıntım yok. Hatta yer yer 2D Megami Tensei oyunlarındaki o dungeon crawler tadını bile aldım, özellikle de Soul Matrix’te. O yüzden ben diğerlerine memnun kaldım dungeon’lardan diyebiliyorum.

Jack Frost Ne-hee-li Frost vereyim abime/ablama ho? Çilekli var, limonlu var…

Ringo ve ekibi dungeon’larda dolaşırken Figue ise onlara Safehouse’tan yönettiği Mimi adındaki bir drone ile eşlik ediyor. Mimi’nin amaç olarak Persona’daki Fuuka-Rise-Futaba gibi navigatör olarak görev yapan kızlarımızdan esinlenildiği çok bariz bir şey. Ancak keşke işlev olarak da biraz esinlenseydi, çünkü Mimi’nin düşman spawnlanınca “Aha, bakın düşman” demekten başka hiçbir işlevi yok. Spawnlanan düşman %99 Ringo’nun önünde spawnlanıyor çünkü ve onu da oyuncu olarak görüyorsun zaten. Düşmanın koşup ambush etme olanağı da pek yok çünkü Ringo’nun koşma hızı her türlü onları geride bırakıyor. Savaşlar içerisinde zaten hiçbir işlevi yok Mimi’nin. Dungeon’da dolaşırken de sürekli “Tekidesu! Anzendesu! Abunakatta!” kelimelerini duymak bir noktada cidden can sıkmaya başlıyor. Ne güzel oyunun ilk dungeon’ında bu tarz bir şey yoktu. Figue seni seviyorum, baykuşları da seviyorum ama drone kullanmasaydın daha iyiydi yahu!

Mimi Saizo’nun da dediği gibi Mimi bari kıvrımlı bir babe-drone olaydı…

Dungeon’lara girdikten hemen sonra Ringo, COMP’taki demon’ları çıkardıp keşfe yolluyor. Dungeon’larda ilerlerken bu demonlar eşya ve para bulabiliyor, HP ve MP’nizi yenileyebiliyor, başka demon’larla tanıştırabiliyor. Fusion dışında yeni demon’lar edinme şeklinizde böyle oluyor zira geleneksel Megami Tensei oyunları gibi savaş esnasında demon’lar ile müzakere yapamıyorsunuz bu oyunda. Çalışan bir sistem, ama basit kaçıyor. Şöyle anlatayım, önceki oyunlarda demon ile müzakere etmenin bir heyecanı vardı. Dur bakalım ikna edebilecek miyim diye giriyordun çünkü. Demon’ın ırkı Tyrant “yürü git benle konuşma” deyip gidiyordu. Dolunayda demon’lar ile konuşamıyorsun çünkü dinlemiyorlardı. İkna etmede kullandığın seçenekler bir Nekomata’da işe yararken diğerinde işe yaramıyor. Lamia ile konuşuyorsun. Macca isteğinde bulunuyor, veriyorsun. Bir de bana Life Stone ateşlesene diyor, hay hay diyorsun. Üstüne bi de “azcık MP’ni emcükleyim” diyor, tamam ulan diyorsun. Katılacak sonunda derken, “Ya sen de her şeyi kabul ediyorsun, biraz itiraz et bazı şeylere, katılmıyorum ben sana.” deyip çıkıp gidiyor. Küfrediyorsun sonra “Senin ben ananı #@&%!#$!” diye. Anladınız mı beni? Heyecan, atraksiyon var kısacası. Soul Hackers 2’de ne oluyor peki? Dungeon’da karşılaştığın demon’ın senin başka bir demon’la tanıştırıyor, o demon istekte bulunuyor. Kabul edip isteğini yerine getirirsen sana katılıyor, kabul etmezsen çekip gidiyor. Tamam, geleneksel sisteme göre demon’ın sana katılma garantisi oldukça yüksek olan bir sistem bu, ama heyecan yok abi.

Mokoi Her ay İstanbul’a gidip geliyorsun. Söylesene bize Mokoi, senin bu İstanbul sevgin nereden kaynaklanıyor?

Jack Frost ile müzakere Ringo ile Jack Frost, idol dünyasını kasıp kavurur şimdi ama

Ne ruhmuş be arkadaş? Ruh, ruh, bitmiyor…

Ana hikaye sırasında bazı noktalarda dialog seçimleri yapmanız gerekiyor. Bunlar hikayenin gidişatını etkilemeyen seçimler. Ancak seçtiğiniz seçim hangi karakterin mentalitesine daha uygun ise o karakterin “Soul Level”‘ı artıyor. Soul Level esasında parti üyelerine yeni yetenekler açabildiğiniz bir puanlama sistemi. O karakter için yeni yetenekler açabileceğiniz zaman alttaki ekran görüntüsünde olduğu karakterin etrafındaki ‘elma çerçevesi’ altın renginde parlamaya başlıyor. Soul Matrix’e gidip ve orada ilerleyip yeni yetenekler edinebiliyorsunuz.

Soul Level Seçenekler her zaman bu kadar açık olmasa da hangi seçeneğin kimin Soul Level’ını artıracağını anlayabiliyorsunuz çok rahat

Buna ek olarak hikayenin ilerleyişi, yaptığınız yan görevler ve dungeon’larda bulduğunuz bazı eşyalar ile Shinsado’daki Bar Heidrun’da takım üyeleri ile içmeye gidebiliyorsunuz. Burada onların geçmişlerinden, yan görevlerde yaşanan bazı olaylardan vs. falan konuşabiliyorsunuz. Bu tarz etkinlikler sonucunda karakterlerin Soul Level’ı da artıyor. Ancak benim tavsiyem üç karakterin de Soul Level puanlarını birbirlerine çok yakın, +3, -3 bandı arasında tutmanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Nedenini söyleceğim bekleyin.

Bar Heidrun'da içmece Inabe of Hare demon mı tavşan mı şimdi?

Şimdi ne la bu Soul Matrix derseniz, Soul Matrix karakterlere yeni yetenekler açabildiğiniz, geçmişleri hakkında bazı bilgiler edinebildiğiniz teknik olarak ‘opsiyonel’ gözüken ama aslında ‘opsiyonel’ olmayan bir dungeon. Ringo’nun üç karakteri de Soul Hack yaparak hayata geri döndürdüğünden yazının başında bahsettik. Bu sayede Ringo’nun ve bu karakterlerin bilinçaltları birbirlerine bağlanıyor. Sonuç olarak Axis’ten ulaşabildiğiniz Soul Matrix’te, Arrow, Milady ve Saizo için 3 adet dungeon açılıyor. Persona’daki gibi karakter dungeon’ları beklemeyin. Tema ve müzik olarak aynılar, sadece dungeon’ın planı farklı. Her karakter için 5 kat bulunan bu dungeon’ların yeni katları hikaye ilerledikçe açılıyor. Ancak katlardaki kapılar Soul Level’a bağlı. Her bir katın sonunda bir boss bekliyor ve onun yenince dungeon’ına girdiğiniz karakter için bir “Vision Quest” açılıyor.

Şimdi burada araya giriyorum ve oynamayanlar için Soul Hackers’ta “Vision Quest”‘ler nasıl olduğundan bahsetmek istiyorum. Soul Hackers’ta Kinap, bize olayların gidişatına etki eden ancak içinde bulundukları olaylar sonucu hayatını kaybetmiş olan Devil Summoner’ların ölmeden önceki son anlarını, onların gözünden deneyim edebilmemizi sağlıyordu. Oyunun ilk görevi de bir Vision Quest idi ve bize Urabe isimli bir Devil Summoner’ın Algon Software binasına girip GUMP’ına Nemissa’nın programını aktarmasını ancak bunu yaparken yakalanmasını izliyor, GUMP’ın şifresini öğreniyor, ve Urabe’nin GUMP’ının nasıl Spooky’nin eline geçtiğine dair bir fikrimiz oluyordu. Bu sonraki Devil Summoner’lar Judah ve Naomi için de geçerli. Savaş müzikleri farklı idi, kullandıkları demon’lar farklı ve yüksek seviyedeydi -Naomi demon bile kullanmadan sikip atıyordu ortalığı-. Kullandığınız partiden kısa süreliğine ayrılıp yeni bir parti kullanıyor ve bu da hava değişikliği sağlıyordu.

Soul Hackers 2’de ise durum pek öyle değil. Her üç karakterin 1F sonundaki Vision Quest teknik olarak ölmeden önceki anlarını biraz daha detaylı gösterse de bunları deneyim etmektense üçüncü şahıs kamerasından parçalanmış anılar şeklinde görüyorsunuz. Muhtemelen bu oyunun bütçesinden de kaynaklı olmakla beraber çok ucuz hissettiriyor yahu. En azından tam teşekküllü anılar olmasını tercih ederdim. Daha sonraki Vision Quest’lerde ise karakterlerin geçmişleri -mesela Saizo’nun ilk freelance Devil Summoner işini görebiliyor- hakkında bilgi edinebiliyor. Ama koskoca katı dolaş, boss’ları yen, sonra karşına 2 dakikalık parçalanmış bir anı sahnesi çıksın. Çok basit kaçıyorlar. Keşke daha iyi bir şekilde sunulsaydı…

Arrow's Vision Quest Mokoi’nin Force direnci olsaydı Andras karşısında daha iyi dayanabilirdi…

Niye Soul Level’ları yakın tutmanız gerektiğine ve Soul Matrix’in ‘opsiyonel’ olup olmaması konusuna gelince… Soul Hackers 2’nin bir normal bir de gerçek olmak üzere iki farklı sonu var. Oyunun gerçek sonuna ulaşmak istiyorsanız bu üç karakterin Soul Level puanlarının 100 üzerinde olması VE Soul Matrix’te üçünün de dungeon’larında 4F’i bitirmeniz gerek. İlk oynanışta ben bunu Saizo için beceremedim ve Saizo 91’de kaldı. Bütün başarımları almaya çalıştığımdan New Game+’a başladım ki Soul Level puanları ikiyle çarpılıyor. O yüzden üç karakteri de maksimum olan 200 yapabildim. Normal son biraz üzücü bir son, bu yüzden gerçek daha tatmin edici. Ancak bunu beceremezseniz veya uğraşmak istemiyorsanız Normal sonu alıp YouTube gibi yerlerden gerçek sonun cutscene’lerini izleyebilirsiniz.

Hemencecik bi New Game+’a da değineyim. Önceki oyunların aksine New Game+’a aktarmak istediğiniz içeriği seçebiliyorsunuz. Neyse, benim amacım diğer sonu görmek ve son “Soul Matrix’te 5F’i tamamlama” başarımını falan almak olduğunundan hemencecik oyunu bir kez daha bitirmek istiyordum, o yüzden direkt her şeyi aktardım. Ve New Game+’da oynarken gördüm ki oyun kısa ve kompakt aslında. Ki normal, Persona dışındaki Megami Tensei oyunları o kadar uzun süren oyunlar değil. Neyse, New Game+ 20 saat civarı sürdü ki ben cutscene’leri tekrar tekrar izledim, daha kısa sürede bitirilebilirdim. İlk oynanış sürem ise 78 saatti, normal biri bu oyunu benim gibi ‘her şeyi döveyim’ mentalitesinde olmayacağı için 30-40 saat civarı gibi bir sürede rahatlıkla bitirebilir.

New Game+ Ulan bu seçimler Digital Devil Saga 2 ve Devil Summmoner: Raidou Kuzunoha vs. King Abaddon’da da olsaydı, onlara da New Game+ yapmıştım…

Bazı düşünceler…

İnsansı robot veya humanoid içeren yapımlarda şöyle bir klişe vardır, hatta Persona 3’te bile bu vardır ki, o robot/humanoid başta oldukça yapay ve robotsu davranır, ancak hikaye ilerledikçe daha insan olmayı, duyguları vs. öğrenir. “Ah, göğsümde bir sıcak bir hissiyat var, bu ne ola ki” şeklinde 10 saat vakit harcanır falan. Ringo ve Figue ise böyle değil. Evet, Aion tarafından varlıkları yeni yaratılıyor bu yüzden yeni doğmuş bir birey gibiler, tam anlamadıkları şeyler var, bazı duyguları falan yeni deneyim ediyorlar ama çok daha insansılar. Kişilikleri bile birbirlerinden farklı. Mesela Ringo biraz daha atılgan iken Figue davranışlarında biraz daha saygılı. Gergin anlarda Figue yer yer patlayabilirken Ringo sakinliğini daha iyi koruyabiliyor. Kendi aralarında tartıştıkları, fikir ayrılığına düştükleri bile oluyor. Bu açıdan hem Ringo hem de Figue çok güzel karakterler olmuş şahsen. Tasarım olarak da gayet şıklar. Karakter olarak Ringo’yu çok daha başarılı bulmuş olsam da tasarım olarak Figue bir tık daha ağır basıyor bende, pembe renkleri gözüme daha hoş geliyor çünkü. Ama Ringo da gayet güzel, yenir (espriye gel).

Havada oturan Saizo Bana bak, havada oturuyorum Ringo!

Arrow biraz daha düz kalmış, ustası ile ilişkisi ilgi çekici olsa da daha iyi işlenebilirdi dediğim karakterlerden. Milady ise yeterince ele alınmadığını düşündüğüm bir karakter oldu. Kendisini bağlayan tek konu Iron Mask ile olan ilişkisi. Ama bu üçlü arasında ise en sevdiğim ise Saizo oldu. Ringo’nun Soul Hack yapınca hayata dönebileceğini öğrenince hemen kabul etmesi, Freelancer bir Demon Summoner olması, bazı açılardan biraz daha keyfine düşkün ama aynı zamanda daha zor açılan birisi olması, Kyoji gibi takım elbise giymesi gibi sebeplerden dolayı favori karakterlerimde Ringo’dan sonra Saizo geliyor. Sevdiceği ile de yakışıyorlar birbirlerine.

Ekran görüntüsü1

Ekran görüntüsü2

Bunun yanı sıra Soul Hackers 2, bu tarz iki kişi arasındaki iletişimi, konuşmayı oldukça vurgulayan bir oyun olmuş ki bu açıdan bana çok sevdiğim başka bir oyun olan The World Ends with You‘yu anımsattı. O oyunda özellikle de Shiki, Neku‘yu anlamak, Neku‘nun ne düşündüğünü öğrenmek istiyordu. Soul Hackers 2’de de karakterler arasında “Bu kadar zamandır yanındaydım, konuşabileceğimiz tonla zaman vardı! Niye bana bu derdinden hiç bahsetmedin!” tarzı çıkışlar var ki bu bence Soul Hackers 2’nin en güçlü yanlarından biri olmuş. Ayrıca oyundaki düşman karakterleri de direkt kötü olarak belirtmektense yaptıkları doğru ve yanlış davranışlarında farkında olacak şekilde işlemeleri çok hoşuma gitti.

Ekran görüntüsü3

Ekran görüntüsü4

Ancak Yatagarasu ve Phantom Society arasında olan savaş biraz daha derin işlenebilirdi. Kaç yıllık düşmanlar deniliyor ancak gördüğümüz şey birkaç Devil Summoner’ın birbiriyle savaşmasından ibaret. Yatagarasu’nun işleyişi hakkında bazı bilgiler, Kuzunoha klanının başka bir üyesi gibi gibi yeni şeyler öğrensek de halen Yatagarasu hakkında halen pek bir şey bilmiyoruz. Ama Soul Hackers 2, önceki oyunların aksine Yatagarasu’yu ülkenin gizli koruyucuları , bu adamlar haklı gibi resmetmekten ziyade Yatagarasu’nun da yediği boklar var şeklindeki tasviri daha hoşuma gitti.

Ekran görüntüsü5 Ringo: Şu felaketi bir engelleyeyim, gelip iki tarafın da anasını #$%&?@!

Bu arada oyun başlangıcında 21.yüzyılın ortası deniliyor, o yüzden Soul Hackers 2’nin 2040-2050 civarlarında geçtiğini kabul ediyorum ve şunu diyor, “Teknoloji gelişmeler artık tavan noktasına ulaştı ve daha yeni gelişme olmaması sebebiyle insanların hayatları durgunluk noktasına girmeye başladı”. Buna itirazım var, oyun böyle hissettirmiyor. Şehirde neon ışıklı tabelalar falan var ama o kadar. 96’da çıkan Soul Hackers’taki inter-konnekt olan Amami şehri daha teknolojik hissettiriyor lan. Her yerde terminaller var, COMP’a modül takıp çıkartabiliyorsun, Paradigm X isimli VR dünyası var, bütün şehir sakinleri Amami şehrine özel dijital bir kimlik kartına bağlı ki bunu özellikle belirtmek istiyorum.

Soul Hackers‘ta oyunun bir noktasında Phantom Society, ana karakterin kimlik kartını geçersiz kılıyor. Bu ne demek oluyor peki? Hiçbir şey yapamıyorsun şehirde. Gouma-den’e gidiyorsun Victor “kimlik kartın geçersiz, demon fuse’layamıyoruz” diyor. Basit bir markete gidiyorsun, eleman diyor “kimlik kartın geçersiz, hiçbir satın alamazsın”. Dedim sıçtık biz, en kötü Nemissa’yı göndeririz para verip diye düşünürken Spooky abim bir tanıdığına yönlendiriyor ve merdiven altı yer işleten bir dükkana gidiyoruz. Dükkan sahipleri Alpha & Beta, “Aaa sen Spooky ağabeyimin tanıdığı mısın, Spooky ağabeyime canımız veda, bokunu yeriz biz onun!” deyip sahte bir kimlik kartı çıkartıp olayı çözüyoruz. Bu dediğim 96 yılında çıkmış bir oyun için önemsiz ama oyunun kendi dünyasını inandırıcı kılan çok güzel bir detay ve bu benim çok pis hoşuma gitmişti.

Ekran görüntüsü6 Üste Shinsando, altta ise Amami şehrinin herhangi bir sokağı

90’lardaki cyberpunk anlayışını çok daha fazla seviyorum, o yüzden Soul Hackers’taki cyberpunk’ı daha el üstünde tutuyor olabilirim. Ama teknolojik gelişme derken neon ışıkların gözüme sokulmasından da hoşlanmıyorum. Hadi teknolojik gelişmeyi geçtim, Soul Hackers 2’de Ringo’nun ölüleri geri getirdiği “Soul Hack”i saymazsak hacker’lık yok. Bunlar benim için büyük bir hayal kırıklığı oldu. Hatta büyük bir laf edeceğim ama bu oyunun ismi “Soul Hackers” yerinde daha farklı ve yeni bir isimle çıksa -ki daha iyi olurdu bence- belirttiğim bazı zayıf yönleri göz ardı edebilirdim.

Grafik olarak çok güzel gözüküyor oyun. Özellikle de demon’lar üzerinde cel shading kullanmışlar ki bu Tsuchigumo gibi bazı demon’ları renk palati olarak çok iyi ön plana çıkarmış. Bu tarzı kesinlikle başka bir Megami Tensei oyununda da görmek isterim.

Oyunu ben “HARD” zorluğunda oynadım ve şunu demek istiyorum ki, bazı açılardan oynadığım en kolay Megami Tensei oyunlarından birisi oldu Soul Hackers 2. Final boss savaşı sırasında, normalde diğer bütün oyunlarda iyi-kötü bir karakteri/demon’ı revive etmek zorunda kalıyordum. Bunda Saizo’yu can yenileme, Arrow ve Milady’i saldırı da, Ringo’yu da arada ‘Debilitate’ basma ve saldırı da tutarak aşırı kolay bir şekilde yendim. Demon Compendium’ı tamamlamak da çok kolay. Genelde tamamlama yüzdem %97-98’de kalıyordu ve bazı spesifik demon’lar isteyen demon’ları fuselamayı unutuyordum. Soul Hackers 2 ise GitHub’daki Megami Tensei Fusion Tools‘dan yararlanmadan tek başıma bütün demon’ları fuse’ladığım ilk oyun oldu. Megidolaon’lu Pixie yapmak bile bu oyunda çok kolay. Megidolaon’u bulunan bir demon ve onunla aynı ırktaki demon’ı alıp element Jack Frost’a fuse’layıp, o Jack Frost’u alıp başka bir elemental Jack Frost ile fuselayıp herhangi bir Mitama’ya fuse’layıp, o Mitama’yı da Pixie ile fuse’luyorsunuz, alın size Megidolaon’lu Pixie. Raidou 2’de kıçımı yırttı diye aklımda kalmış mesela bu işlem.

Oyunun müziklerini ise bu sefer Atlus Sound Team değil NieR serisinin müziklerini yapan Okabe abimin şirketi MONACA yapmış. Müziklerinden gayet memnunum açıkçası. Çok hoşuma giden tınılar mevcut. Ayrıca NieR’in müziklerini daha önce dinlediyseniz bazı parçalarda aynı havayı almak mümkün. Bir tane parça hatta direkt NieR parçası. Ancak ne yalan söyleyeyim şu aşağıda 25.yıla özel remixlenmiş Soul Hackers’ın ‘Normal Battle’ parçası gibi synthwave tarzı parçalar olmasını isterdim. Biraz daha gelecekte geçen ve adında yine “Hackers” ibaresi olan bir oyunda böyle müzikler olmaması eksiklik olmuş bence.

Favorim halen “Devil Summoner: Soul Hackers Arrange Soundtrack” albümündeki “Normal Battle” aranjmandı, ancak bu da kendi çapında güzel olmuş. Soul Hackers 25th Aniversary Albümünü dinleyin, gayet hoş olmuşlar bence.

Tüm soundtrack arasında bir tek şu parça -Devil Summoner’s Clash- biraz daha benim istediğim tarzda:

Bazı duygusal anlarda çalan şu parça ise albümdeki favori parçalarım arasına girmeyi başardı:


Oyun hakkında spoiler içeren düşüncelerimi buraya yazıyorum, oyunu bitirmediyseniz lütfen burayı genişletip yazanları okumayın!!!
Oyun beklediğim fazla twist'li gerçekleşti şimdi oturup düşününce. Mangetsu'nun kendi Covenant'ını Arrow'a nakledip, Covenant'ı gizleyip Arrow'un hatıralarını silmesi, asıl Iron Mask olan Paul çoktan merhum olması ve yerine Raven'in geçmesi, Oyunun en başında Flamma tarafından Ringo'ya gösterilen görüntülerde gözüken "The Great One" son boss olarak karşımıza çıkar, bu da insanları yok etmek isteyen başka bir tanrı/güç falan çıkar diye düşünürken Figue'in Aion'u asimile edip son boss olarak çıkması...

Zoma Zenon'un işi çok çabuk bitti. 3-4 kez daha uğraşırız biz bununla derken Figue virüs yüklü sarı Covenant'ı Zenon'a verdikten gücünü kaybetti ve Dolly Kadmon'dan doğduğuna pişman ettik onu. Dediğim gibi Raven olayını beklemiyordum. Raven ile ilk tanıştığımızda sen ne ayaksın diye biraz düşünmüştüm ama Komodori yetimhanesinin amacının aslında Yatagarasu için Devil Summoner yetiştirmek oluduğunu öğrenince salmıştım. Millet animasyondan çözmüş mesela. Ben onu zerre fark etmedim ki fark etseydim de oyunun bütçesi düşük, aynı animasyonu kullanmışlar işte deyip geçerdim. Ayrıca Soul Matrix'te Milady'nin anılarında Iron Mask'in gerçek yüzünü yani Paul'u görüp niye maske taktığını öğrendikten sonra açıkçası çok takılmamıştım doğal olarak. Ha neden Milady'i hain ilan ettiğini halen merak ediyordum, ama ilerleyince öğreniriz demiştim.

Figue ise bence gayet güzel işlenilmiş. Ringo'nun aksine Arrow, Milady ve Saizo ile çok fazla yanyana vakit geçirmediler. Yetimhanedeki çocukları zaten seviyordu, Raven'a da kanı kaynaması gayet doğal. Ringo'ya kıyasla da daha duygusal bir yapıya sahip. Bu gibi sebeplerden dolayı Raven'a Soul Hack yaptığında onu kurtaramaması -her ne kadar Raven reddetse de- Figue'n parçalanması için gayet yeterli. Safehouse'dan ayrılmadan önce Ringo ile konuşurken özellikle "Ben daha depresyonda olan bir adamı bile kurtaramadım, Aion'un insanlığa nasıl bir faydası olacak ki" şeklinde çıkışı beni etkilemeyi başardı. Ringo, belki Figue'un tıpkı kendisi gibi düşündüğünü zannetmek yerine yer yer konuşsa olaylar daha yumuşak gelişebilir miydi diye düşünmeden edemiyorum.

Ayrıca Soul Hackers 2, bir tanrının gelip insanlar böyle böyle dar kalıplara girdiler, gelişemiyorlar, sonları getirelim falan demeyen ilk oyun sanırım düşününce. Bir de Iron Mask'in Ozaki Hope Towers'da Ringo'nun dizine pompalı ile ateş etmesi de seride ana karakteri ilk ciddi ve direkt yaralama girişimi olabilir. Strange Journey'de yapılmış olabilir bu dediğim, onu henüz oynama fırsatım olmadı, ancak geri kalan oyunları düşündüğümde aklıma başka bir örnek gelmiyor şu an.

Söylenmeler

Oyuna genel anlamda pek bir negatif etkide bulunmasa da Soul Hackers 2 ile ilgili bazı gözüme batan bazı şeyleri belirtmek istiyorum. Raidou’daki Murmur parçası eşliğinde okuyun burayı.

İlkin, Soul Hackers‘a dair neredeyse hiçbir referans bulunmamakta. En azından bazı NPC’ler Amami City’den ve orada yaşananlardan, Spookies adlı hacker gruptan, Kyoji’den veya Rei’den falan bahsederler diye düşünüyordum. Hiçbiri yok. Soul Hackers‘ta da olan Summoner Net isim olarak geçiyor, o kadar. Bunun yanı sıra Devil Summoner serisine has tanıdık simalar var. Victor’u yine Gouma-den’in konseptini değiştirmiş, sirke çevirmiş. “Naptın ya la Victor, yatı sattın mı?” dedikten sonra akla birisi geliyor. “Mary’i ne yaptın lan, onu da mı sattın göt herif?”. Bilmeyenler için Mary, Soul Hackers‘taki Gouma-den’in girişinde olan robot bir hizmetçiydi. Soul Hackers 2’de DLC’lerdeki hizmetçi kostümü dışında Mary’nin zerre ismi geçmiyor. Olsaydı Ringo ile çok güzel muhabbet dönebilirdi. Bunun yanı sıra Madame Ginko var da, ulan her oyunda tipi değişiyor kadının. Başka hatırladığım referans falan yok cidden. Canım sıkıldı buna.

İlk oyunun boss’larından biri olan Azazel bu oyunda da karşımıza çıkıyor. Hemen niye spoiler veriyorsun kardeşim demeden önce nedenini söyleyeyim: Çünkü oyunun son dungeon’ında ilerlerken göt deliğinden “Hooooop buradayım!” diye çıkıyor kendisi. Diyorsun “Tamam da niye buradasın?”. Azazel de diyor ki, “Abla ben Soul Hackers’da vardım, hani bu oyunun adı da Soul Hackers 2 ya, ondan koydular beni buraya”. Kısacası rastgele bir demon’ı ara boss niyetine koyacaklarına Azazel’i koymuşlar. Zaten bu kısım dışında ne başka sahnede gözüküyor ne de hikaye kendisine bağlanıyor. Eline verip yolluyorsunuz kısacası. Gördüğüme sevinsem mi sevinmesem mi bilemedim cidden…

Azazel Ringo, deli kızım bu!

Ay fazı sistemi yok bu oyunda. Bilmeyen için anlatmış olayım, ay fazı sistemi esasında demonlar ile olan diyalogları ve demon fusion’ını etkileyen, yer yer hikayede veya boss’larda kullanılan bir sistem. Bu sistem niye yok lan bu oyunda? Neredeyse bütün SMT spin-off’larında -Persona 4 ve sonrası hariç- olan bir sistem bu. Ay yokken Kagutsuchi vardı ondan yararlandık. Dünya dönmüyordu, ayı göremiyorduk, solar noise kullandık. Ben şimdi nasıl geleneksel 5/8’de Muu Shuuwu fuse’lama ayinimi gerçekleştireceğim lan! Sıçarım böyle işe. O ay fazı hiçbir işe yaramasa da köşede olacak arkadaş!

Önemsiz bir bilgi: Niye geleneksel 5/8’de Muu Shuuwu fuse’lama ayinim var?

Muu Shuuwu (Moh Shuuvu) sevdiğim demon’lardan biri. Kendisi ile ilk tanışmam Devil Summoner: Raidou Kuzunoha vs. Soulless Army’de olmuştu. O oyunda şöyle bir sistem vardı: Demon’ların overworld’de kullanabildiği araştırma yetenekleri vardı ve Raidou bir demon’u summon’layıp bu yetenekleri kullandırtabiliyordu. O summon’lanan demon ayrıca Raidou’yu takip edebiliyor vs. falan.

Yine böyle bir iş için Muu Shuuwu’yu summon’lamış gidiyordum. Derken bir şey dikkatimi çekti. Muu Shuuwu saçlarını kanat olarak kullanan ve uçabilen bir demon. Ancak buna rağmen bu demon ayaklarını seke seke gidiyordudu. Ve bu animasyon benim ÇOK HOŞUMA GİTTİ. AHANDA BAKIN:

Muu_Shuuwu_Gif Şunun tatlılığına bakın, o kadar tatlı ki öpücüğü insanı öldürmeye yeter! - Devil Summoner: Raidou Kuzunoha vs. Soulless Army

Oğlum çok tatlı lan bu animasyon! Tamam gerçekçi olalım, sonuçta bir demon, insanın beynini falan çıkartıyor… AMA ÇOK TATLI LAN! O andan itibaren Muu Shuuwu’yu favori demon’larım arasına eklenmişti. Ayrıca kendisi Raidou’nun canon demon takımı -bkz. The Lone Marebito, SMT 3: Nocturne Chronicles sürümündeki Raidou’nun demonları- arasında da bulunuyor .

Muu_Shuuwu Tecrübeli bir Devil Summoner değilseniz ve Muu Shuwuu size alışmadıysa sakın ama sakın bunu yapmayın. Sonra uyanıp bir bakıyorsunuz, Muu Shuuwuu sizi bağlamış, kafa tasınızı kesmiş, beyin etinizi kaşıklarken diyor ki “Bayım/hanımım, öğrendiğime göre insanlar beyinleri olmadan birkaç gün daha yaşayabiliyormuş. Bunu ilk elden tecrübe edebileceğiniz için çok şanslısınız!”

Animasyonunu seviyorum, öpücük atmasını seviyorum.. Yani sonuç olarak sevdiğim bir demon olduğu için oyunlarda recruit’lemek yerine ilk kez kullanacağın zamankatedralde veya Gouma-den’de fuse’lamaya çalışıyorum. Peki niye özellikle 5/8? Muu Shuuwu’nun bu animasyonunu ilk kez fark ettiğimde ay fazı 5/8 idi. Nereden hatırlıyon lan derseniz ekran görüntüsü almıştım çünkü. Bu yüzden 5/8 Muu Shuuwu fuse’lamak zorundayım. Ama ben bunu Soul Hackers 2’de yapamıyorum, niye, çünkü AY FAZI YOK!

Atlus’un DLC politikasına kafam girsin

Son yıllardaki DLC politikaları bok gibi çünkü, özellikle de Soul Hackers 2’de bokunu çıkarmışlar.

Öncelikle Ai-Ho isimli yani bir Jack Frost varyantı var. Örnek vereyim, mesela Raidou’larda Raiho vardı. Kendisi Raidou’ya özenen bir Jack Frost olmakla beraber hem Soulless Army hem de King Abaddon‘da opsiyonel bir boss idi ve yenerseniz fusion reçetesi açılıyordu, Gouma-den’den fusion yapabiliyordunuz.

Raiho Raiho’ya ‘Rei Raiho’ diye seslenirseniz Shin Megami Tensei: Devil Summoner batıya çıkmadı -16-17 sene olmuş Raidou çıkalı, Devil Summoner’ın hala da çevirisi yok- sen anlamazsın bu şakayı diyor. Rei’nin soyadı Reiho, anladınız mı Reiho, Raiho…

Ai-ho böyle değil. DLC’ye sahipseniz kendisini sadece Compendium’dan çağırabiliyorsunuz, o kadar. Raiho gibi tıpkı Ringo’ya özenen bir Jack Frost olarak hiçbir yerde gözükmüyor. İşin daha da kötüsü ne peki biliyor musunuz? Soul Matrix’te bir Jack Frost ve Pyro Jack boss savaşı var. Ulan bari Ai-ho’yu koysaydınız oraya da gözükseydi bi.

Ai-ho Kıyameti durduracak optimal form DLC ile gelmeseydi keşke

İkinci olarak DLC’ye özel demon’lar koymuşlar. Listede Nemissa var, Masakado var, hadi onları geçtim. Mara’yı, Satan’ı niye DLC demon yapıyonuz lan? Oyunda fusion’ı boss olarak o demon’ı yenince açılan demon’lar var. Koysana öyle, yok ama hangi akıllı bulduysa DLC olarak ayrı satacaklar. O akıllının ben %#@#£$!?!!

Kostümlere gelecek olursak… Persona 5’te özellikle Mementos’ta takılırken kostümleri bolca kullanmıştım, ve SMT If…, SMT IV kostümleri gayet güzel uyuyordu. Ancak tam tersi olmuyormuş. Sırf denemek için ekibe Yasogami ve Shujin üniformalarını giydirmemle savaşa girip bitince hemen çıkarmam bir oldu. Uymamakla beraber yüzüm bile ekşidi. Son yıllarda herkesin bahsetmesinden dolayı bıkıp “Hay Persona’nızı götünüze sokayım” raddesine gelmiş olsam da halen seviyorum ve sevdiğim şarkılar. Ama başka Megami Tensei spin-off’una uymuyor.

Bunun yanı sıra SMTIV, Raidou kostümleri ve Soul Hackers’dan MC-Nemissa-Rei-Kyoji ve mayo/bikini -Japon geliştiriciler her oyuna mayo eklemeden duramıyor- kostümleri var. Soul Hackers kostümleri çok güzel. Hatta Rei’nin takımı Milady’e çok güzel oturuyor ki, keşke Milady’nin de orijinal kıyafeti bu tarz bir şey olsaydı. Ancak Raidou kostümleri ile hafif bir sıkıntım var. Ringo’ya Raidou, Arrow’a ise Raido kostümü vermişler, hiçbir sıkıntım yok. Hatta Raidou’nun kıyafeti ve renk şeması, Ringo’ya aşırı güzel oturuyor. Ancak hem Saizo’ya hem de Milady’e Narumi’nin kıyafetlerini vermişler. Neden abicim? Raidou ve Raido’nun kıyafetlerini koymuşsun. Ver abi Saizo’ya Geirin’in kıyafetini, Milady’e de Nagi’nin kıyafetlerini, Taisho dönemi Devil Summoner’lar olarak takılalım. Hadi Geirin ile Nagin’nin kıyafetlerini modellemeye üşendiniz ve Narumi’yi koymakta ısrar ettiniz, Milady’e de bari Tae’nin kostümünü verin. Niye iki karaktere de Narumi’nin kıyafetlerini veriyorsunuz lan? Narumi’yi seviyorum tamam, ama koyacak o kadar karakter varken Narumi’nin iki farklı kıyafetini koymak bildiğin götlük.

Geirin ve Nagi Kuzunoha Geirin XVII ve öğrencisi Nagi - Devil Summoner: Raidou Kuzunoha vs. King Abaddon

Tae Favori muhbirimiz Asakura Tae ve onu rahatsız eden Rasputin. Tabii Rasputin, birkaç dakika sonra Raidou’nun gelip ense köküne içki şişesini geçireceğinden bihaber - Devil Summoner: Raidou Kuzunoha vs. Soulless Army

Ben Soul Matrix’de ve New Game+’da takılırken Raidou’nun savaş müziğine bayıldığımdan Ringo’yu Raidou kıyafetlerinde geri kalan ekibi de Devil Summoner-Soul Hackers kıyafetleri içinde tuttum. Başka bir nedeni de Devil Summoner Sound Collection - Hyper Rearrange Collection” albümünün kapağı. O albüm kapağına halen dibim düşüyor…

Kuzunoha Ringo Kuzunoha Ringo XIV ve ekibi

Son olarak da şundan serzenmek istiyorum ki, Atlus, abi, bu kostümleri modellemişsiniz, etek gibi falan fizikleri çalışıyor, savaşlarda giydirebiliyoruz, iyi güzel. De niye cutscene’lerde bu kıyafetleri göstertmiyorsun yahu! Hadi cutscene’ler olduğu gibi gözüksün istiyorsunuz, bunu bari ilk oynanışa özel tut. New Game+ isteyen istediği kıyafeti giysin abi. Salın abicim ya!

The Lost Numbers

Hikaye DLC’si olan “The Lost Numbers”a gelecek olursak… Ana hikayeden bağımsız olmakla beraber hikayenin başlangıcı ana hikayede sözü geçen birkaç olaya dayanıyor. DLC’nin konusu ise şehirde orada burada ortaya çıkan ve diğer Devil Summoner’lara saldıran özel Zoma demon’larını bir başka Devil Summoner olan Nana ile araştırmaya ve bu saldırıların arkasındaki sır perdesini aralamaya çalışıyorsunuz. Hikaye olarak fena olmamakla işlenişi çok kötü. Madam Ginko’dan kabul ettiğiniz görevler şeklinde ilerleyen DLC, aslına bakılırsa 5.göreve kadar fena gitmiyordu. Ancak 5. görev ile birlikte aslında Yatagarasu’ya ait eğitim alanı olan yeni bir dungeon açılıyor. İlk girince bi diyorsunuz “Aaa Raidou’da da böyle eğitim alanları vardı.”. İkinci kata geçince o oyunlardan hatırladığınız bir şey daha oluyor: Aynı kat düzeni 20-30 kat boyunca birbirini tekrar ediyor.

Lost-Numbers-Dungeon Bari tekrar etme olayı bir bulmacaya dayalı olsa… Tavaf ede ede 30 kat aşağı in şimdi

Lan hadi bu Raidou’da bir tık işe yarıyordu çünkü o oyun hack&slash olmakla beraber 2006’da çıktı. Siz niye 2022’de çıkan bir oyuna aynı katı tekrar ettiren bir dungeon koyuyorsunuz abi? Bi de Raidou oyunlarında opsiyonel dungeonlar olmakla beraber indikçe demon’ların seviyesi artığından tek seferde inemiyordun, ve bi de katlarda merdiven değil asansör vardı! Bunda koca eğitim alanını tavaf ediyoruz anasını satayım! Milletin seride nefret ettiği dungeon’larda ‘Attract Water’ -encounter rate’i artırıyor, Soul Hackers’ta MAG kasmak için “Amami Monolith”te böyle inip çıkmıştım, her adım attığımda savaşa giriyordum- basa basa giden, P3’de Tartarus’u beğenmeyenlere “Nesini beğenmiyorsunuz abicim, mis gibi dungeon, yukarı çıkıp duruyon” diyen, Soul Hackers 2’de de bu ana kadar dungeon’larda önüne çıkan her düşmanı kesmeden ilerlemeyen, arkada demon’ın eşya bulduğunu fark edip geri dönen bendenizin bile içi daraldı yahu, 4F’ten sonra başladım yardırmaya. Rastgele şekilde dungeon düzeni ürettirin, hiçbir sıkıntım olmaz bununla, ama önüme aynı düzeni 30 kat boyunca tekrar tekrar koymayın be abi! Şu dungeon’a istediğiniz kadar sövebilirsiniz o yüzden. Soul Hackers 2’de ki diğer dungeon’lara laf ettirmem, ama buna sövün, izin veriyorum.

Yatagarasu eğitim alanı Yatagarasu’nun eğitim alanları Taisho döneminden beri hiçbir gelişme kaydetmemiş - Devil Summoner: Raidou Kuzunoha vs. Soulless Army

DLC’nin sonunda bir-iki güzel mesaj verilse de şu dungeon fazlasıyla canımı sıktı. Ayrıca ana oyun içerisine New Game+ içeriği olarak da dahil edilebilirmiş. Özet olarak The Lost Numbers‘ı oynamasanız da bir şey kaybetmezsiniz. Hatta ayrıca sakın ama sakın satın almayı düşünmeyin, bizdeki fiyatı ile 95 TL’yi hak edecek bir içerik bulunmamakta maalesef. Yani özet olarak eğer oyunun Standart sürümü alırsanız DLC açısından kaçıracağınız pek bir şey yok. Ha ama Premium sürümü daha ucuza gelirse benim yaptığım gibi o paketi alabilirsiniz.

Son sözler

Açıkçası Soul Hackers 2, beğendim bir oyun oldu (Beğenmesem 100 saat oynamam o da var). Seride ilk diyebileceğimiz bazı kısımları, güzel yazılmış yerleri var. Hikayesi gayet güzel, karakterleri başarılı ve akılda kalıcı, bazı açılardan insan duygularına değinen bir oyun olmuş. Ancak kaçırılan potansiyel de bana soracak olursanız fazlasıyla büyük. Ve şunu demem lazım: Soul Hackers 2, iyisiyle kötüsüyle PS2 dönemindeki Atlus’tan çıkan bir iş gibi hissettirdi. Oyunun bazı yerleri PS2 oyunuymuş gibi hissettiriyor. Ancak PS2 dönemindeki Atlus, Nocturne’den sonra Digital Devil Saga, Raidou Kuzunoha gibi çok satmamış, bazı açılardan başarılı, bazı açılardan tamamlanmamış hissettiren, eksik kalan ama özünde farklı fikirler barındıran, deneysel diyebileceğimiz oyunlar da yapmıştı. Ve ben Soul Hackers 2’den bu tadı aldım. Evet, eksiklikleri var, ancak farklı bir şeyler de denenmiş. Hoşuma gitti bu benim. Ancak Soul Hackers 2’yi kime önerirsin derseniz, bu bahsetmiş olduğum PS2 dönemindeki oyunları seven kitleye öneririm. Beğenmeme ihtimalleri olmakla beraber o oyunları oynayıp sevdikleri için aşağı yukarı nasıl bir beklenti içerisinde olacaklarını da bileceklerdir. Ancak sadece Persona oynamış ve Soul Hackers 2’ye girişmek isteyen kitle: Bu oyun Persona değil, bunu bilerek girin. Ve Soul Hackers 2’den önce Persona olmayan bir Megami Tensei oyunu, mesela SMT 3: Nocturne’un remaster sürümünü, oynayıp girişin en azından.

Bu yazıyı yazdığım tarih itibari ile oyun halen Xbox Game Pass’te. Steam’in 20 Kasım’ta Türk Lirasından Dolara geçeceğini de düşünürsek, Soul Hackers 2’yi almak isteyen veya almayı düşünen bir daha nah alır, o yüzden oynama fikriniz var veya oluştu ise Xbox Game Pass’ten bir bakın diyorum.

Ending

Dip Not: Buraya kadar olan saçmalarımı okuduysanız vakit ayırdığınız için teşekkür ediyorum. Kendi düşünceleriniz, yorumlarınız veya yazı ile ilgili eleştirileriniz var ise aşağıdaki kısımdan GitHub hesabınız ile giriş yaparak yazabilirsiniz!



Bu gönderi CC BY 4.0 lisansı altındadır.